--ambalaja aldanmamak lazım
-: )) kesinlikle.
--dışı dolu içi boş o kdrçok insan varki insan kime inanacagını şaşırıo walla
-üzülme olur öle : )
--olmasa olmazmı
-olmaz.işler öle yürüo. herkes zengin olsun.hastalık denen bişe olmasın.
hepimiz mutlu olalım.kötü insan olmasın.
herkes birbirni sevsin saysın
olur mu
--sana ii insan desem ?
-dersin ama beni ii yapmaz : )
siyahla beyaz arası çoğu.gri denen şey var ne yazıkki
dünya o yüzden yeşili kaybetti
gri oldu heryer
Friday, March 20, 2009
Thursday, March 19, 2009
muhabbet kuşumuz öldü
arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna
uyumadığım gecelerin sabahında
göz altlarımdan mor çocuklar doğardı
mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
fırtınada ters çevrilen şemsiyelere benzerdi
duaya açılan avuçlarım
avuçlarıma kar yağardı
kimi zaman tipi..
kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
bir kaç kış geçti pollyanna
ben hep mahzun kaldım.
kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair
tuhaf şarkılar mırıldanarak: şiirime kenar süsü olsam ben
bir kenar süsünün gülü olsam ben
sarı deftere tuttuğum bir günlük
aşk olsam ben..
sonra yazları
yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu
balkon yaseminlerle sevişirdi
yaseminler yaseminlerle sevişirdi
rüya hülyayla sevişirdi.
ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında
geceyle sevişirdim.
bir davet gibi otururdum balkonda
beyaz bir örtü gibi sarardım acılarımı başıma
ben sevgilisi çile olan bir gelindim pollyanna
gel derdim gel, kim olursan ol yine gel...
çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda
yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden
ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi.
bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve ince
ışıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak pollyanna.
secde eden alnımı.
şarap içen dudağımla öpmek istedim.
dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı
beyaz bir merhemle ovmak istedim.
beyaz bir günahtır aramak kimi zaman pollyanna...
itiraf etmek gerekirse
domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan
kalp şeklinde kül tablaları
kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül
yetmezdi yeniden doğmaya.
orhan gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse
bedelini ödedim ama pollyanna
itiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.
hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
çimento, demir. çamur..
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
hayatım bir mutluluk inşaatıydı pollyanna
sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
cevap beklediğim zamanlarda.
benim bir köyüm olmadı.
hiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana
pazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı.
istanbulu evlat edinsem
benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi
yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.
mütemmim cüz olamadım hiçbir aşka pollyanna
bir kitaba bir cüz olamadım.
yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.
hiçbir bulmacayı tamamlayamadım.
bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı
biri okşasam bir yumuşardı.
bire"bir" olamadım.
fırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında pollyanna
kırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı uyanmalıydım.
pişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım.
bir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim.
sana bu son mektubu,
artık senden mektup beklemediğimi söylemek için yazıyorum pollyanna
son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak
+didem madak yazmis+
arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna
uyumadığım gecelerin sabahında
göz altlarımdan mor çocuklar doğardı
mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
fırtınada ters çevrilen şemsiyelere benzerdi
duaya açılan avuçlarım
avuçlarıma kar yağardı
kimi zaman tipi..
kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
bir kaç kış geçti pollyanna
ben hep mahzun kaldım.
kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair
tuhaf şarkılar mırıldanarak: şiirime kenar süsü olsam ben
bir kenar süsünün gülü olsam ben
sarı deftere tuttuğum bir günlük
aşk olsam ben..
sonra yazları
yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu
balkon yaseminlerle sevişirdi
yaseminler yaseminlerle sevişirdi
rüya hülyayla sevişirdi.
ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında
geceyle sevişirdim.
bir davet gibi otururdum balkonda
beyaz bir örtü gibi sarardım acılarımı başıma
ben sevgilisi çile olan bir gelindim pollyanna
gel derdim gel, kim olursan ol yine gel...
çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda
yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden
ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi.
bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve ince
ışıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak pollyanna.
secde eden alnımı.
şarap içen dudağımla öpmek istedim.
dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı
beyaz bir merhemle ovmak istedim.
beyaz bir günahtır aramak kimi zaman pollyanna...
itiraf etmek gerekirse
domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan
kalp şeklinde kül tablaları
kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül
yetmezdi yeniden doğmaya.
orhan gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse
bedelini ödedim ama pollyanna
itiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.
hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
çimento, demir. çamur..
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
hayatım bir mutluluk inşaatıydı pollyanna
sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
cevap beklediğim zamanlarda.
benim bir köyüm olmadı.
hiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana
pazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı.
istanbulu evlat edinsem
benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi
yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.
mütemmim cüz olamadım hiçbir aşka pollyanna
bir kitaba bir cüz olamadım.
yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.
hiçbir bulmacayı tamamlayamadım.
bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı
biri okşasam bir yumuşardı.
bire"bir" olamadım.
fırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında pollyanna
kırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı uyanmalıydım.
pişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım.
bir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim.
sana bu son mektubu,
artık senden mektup beklemediğimi söylemek için yazıyorum pollyanna
son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak
+didem madak yazmis+
Wednesday, March 18, 2009
Friday, March 13, 2009
Tuesday, March 10, 2009
dinle.
şu an, dünya üzerinde konuşanları düşün.en az altı milyar insanın yarısı konuşuyor.bir şeyler anlatıyor.ne büyük bir ses!ne büyük bir gürültü! dinle! çin' de üçüncü çocuğunu aldırmak için doktora yalvaran kadını, macaristan' da dilenen adamı, kanada'da karşısındaki erkeğe kur yapan erkeği. duy bunları hepsini. o milyarlarca insanın hep birlikte konuşarak yarattıkları korkunç gürültüyü dinle!
-kinyas ve kayra-
Subscribe to:
Posts (Atom)